26 Haziran 2014 Perşembe

Rus Yayılmacılığı Karşısında Kafkasya Müridizm Hareketinin Doğuşu (1. Kozgav Hikayesi)

Rus Yayılmacılığı Karşısında Kafkasya Müridizm Hareketinin Doğuşu (1. Kozgav Hikayesi)

Yaklaşık 350 senedir devam eden Kuzay Kafkasyalıların kozgavı bizlere örnek olacak niteliktedir. Bu yazı da Şeyh Mansur’dan Cahar Dudayev’e kadar Kafkasya dağlarında şehit düşen tüm Müslümanlara ithaf edilmiştir.


Genel Bir Bakış:

 Kafkasya’nın Rusya için önemi büyük. Stratejik olarak önemli bir yerde bulunan Kafkasya bugün bile Rusya’nın iki büyük limanına sahiptir. Hazar’a hükmetmenin ve Avrupa’ya ilerlemenin kapısı da yine Kafkasya idi. Korkunç İvan’ın Ruslara edindiği sıcak denizlere inme ülküsü için Ruslar Kırım’a ve Kafkasya’ya doğru yayılma politikası izlemişlerdir. Ayrıca Rusya ‘dağlılar’ olarak nitelendirdiği Kafkas halklarını Ortadoks Hristiyan yapmak ve sömürgeleştirmek istiyordu.
Kafkasya’da oluşan ve zamanla zirveye çıkan bağımsızlık ruhu ilk olarak Çeçenistan da kendini gösterdi. Bu bağımsızlık ruhu Şeyh Mansur önderliğinde ki ‘mürüdizm’ hareketlerinin doğuşuna sebebiyet vermiştir. 


Şeyh Mansur Dönemi
Şeyh Mansur Kırım’ın Rusya tarafından ihlal edilişinden hemen sonra 1785 yılında Ruslara karşı mücadeleye başladı. Aynı yıl içerisinde şeyh Mansur Vladikavkaz’a hakim olarak Rusya’nın Gürcistan’la olan bağlantısını kesti. Şeyh Mansur’un ordusu kendisinden  kat kat büyük Rus ordularıyla çarpıştılar. Bu savaş sonucu belli bir savaştı.
Direnişe rağmen haziran 1971 de Anapa kalesi işgal edildi. İmam Mansur bu sırada kaledeydi ve esir düştü. 1794 yılında bugün Litvanya topraklarında bir kalede idam edildi.
İmam Mansur’un ölmesine rağmen direnişe devam eden Çeçenler Rusları karadan geçirtmedi. Bunun üzerine denizden bir çıkartma yapan Ruslar dindaşı ve mezhepdaşı  Gürcistan’da kontrolü sağladı. (1804)
Gence hanlığını işgal ettikten sonra Azerbaycan’da ilerlemesini sürdüren Ruslar Bakü’yü de işgal etti. Bu sırada Rusya ile İran arasında çıkan savaş sonucunda Azerbaycan kuzey ve güney diye ikiye bölündü (Türkmençay Anlaşması)
Azerbaycan’ın bölünmüşlüğü bugün bile devam etmekte. Azerbaycan Cumhuriyeti (Kuzey Azerbaycan) ile İran’ın Güney Azerbaycan ve Doğu Azerbaycan eyaletleri (Genel bir isimle Güney Azerbaycan) arasındaki dikenli teller aynı aileden olan insanların arasına çekilen bir set adeta. Yıllarca düğünlerini, nevruzlarını tellerin iki yakasına gelip yine beraber yapan Azerbaycanlılar ancak İran’ın yaptığı katliamlar sonucunda tellere gelmeyi bırakmak zorunda kalacaktır.

İmam Gazi Muhammed Dönemi
Şeyh Mansur’dan sonra Kafkas özgürlük sancağı imam Gazi Muhammed’in eline geçti. İmam Muhammed köy köy dolaşarak halkı direnişe teşvik etti. İmam Muhammed’in önderliğinde başlayan direniş tüm Dağıstan’ı sardı. Halifenin cihad tebliğini yayınlayan imam Muhammed Çeçen ve İnguşlarında coşkun desteğini aldı.
İmam Muhammed’in ordusu Ruslara Kafkasya’yı dar ederken her geçen gün şehit sayısı artıyordu. Her geçen gün müridlerinin sayısı azalan Muhammed bir evde kuşatıldı. Son birlikleriyle ‘hurunç’ (düşman birliklerini yarıp, kaçmak)  harekatı düzenleyen imam Muhammed 17 Ekim 1832 de Gimri’de şehit düştü.
İmam Hamzat Dönemi
Dağıstan’ın her yerinden gelen delegeler 3 mayıs 1833 tarihinde Hamzat’ı, imam seçti. Fakat İmam Hamzat’ın direnişi fazla sürmedi. Rus yanlısı Avarları yok eden Hamzat 19 eylül 1834 de bir Cuma namazı sırasında Rus işbirlikçisi Avarlarca suikasta kurban giderek şehit edildi.
Ancak imam Hamzat’ın şehadeti Kafkas halklarındaki özgürlük aşkını bitirmemişti. İmam Hamzat’tan sonra Kafkas kartalı şeyh şamil komutayı devralıyordu.

Şeyh Şamil Dönemi

Gimri'nin son gününde Şamil'in çocukluk arkadaşı, köylüsü, ihtilalin mürşidi, Dağıstan'ın yüce imamı Gazi Muhammed, bir ara kendinden geçmiş, gördüğü sâdık rüya üzerine uyanmış ve Şamil'e şöyle demişti:
- "Ey Şamil! Artık bana yolculuk gözüktü. Kafkasya'nın mukadderatına yıllarca sen hükmedeceksin. Yıldızın uzun yıllar bu dağlarda güneş gibi parlayacak. Nâmın dünyaları tutacak!.. Çarlara boyun eğmeyecek, Ruslar'a kan kusturacaksın! Gimri'yi bugün bırakıp gitsek bile, bir gün gene kurtarır, benim mezarımı düşman ayağı altında bırakmazsın inşallah!"

Kafkasyalıları ortak bir “Kafkasyalı” kimliği altında örgütlemeye çalışan Şeyh Şamil’in şeyh ve komutan kimliğiyle kısa sürede oldukça başarılı olduğu söylenebilir. Avar kökenli olan Şeyh Şamil , birlik ideali doğrultusunda, imamlığa geçer geçmez aralarında anlaşmazlık ve kan davası bulunan kabilelerin arasını düzeltmiştir. İyi bir savaş yönetimi kurarak o zamana kadar düzensiz birliklerle Ruslara karşı savaşan Çeçenleri kısa sürede toparlamıştır
1797 yılında Gimri’de dünyaya gelen Şamil gençliğini savaşlarla geçirdi. 4 yıllık toparlanma sürecinden sonra Şeyh Şamil 10.000 mücahitle Çeçenistan’a doğru ilerlemeye başladı. Dağıstan beyleri de birliklerini Şeyh Şamil’in emrine verdi.  Ruslar bölgedeki tüm birlikleriyle Şeyh Şamil’in üzerine gönderdi. 80 gün süren Ahulgo savaşında Şamil Rusları karşılamayı başardığı gibi kadın ve çocukları da Çeçenistan’ın iç bölgelerine gönderdi. Aradan geçen 15 yıl boyunca Osmanlı’dan yardım geleceğini düşünen Şeyh Şamil hayal kırıklığına uğrasa da direnişini sürdürdü.
1853 Kırım savaşıyla İngiltere ve Fransayla birlikte Osmanlı devleti Rusya’ya karşı hem kendi topraklarını hem de Avrupa’yı korumaya başladı.  Sultan Abdülmecit Rusları Kafkasya’da zayıflatmak için Şeyh Şamil ve Azerbaycan’ın Rusya’ya saldırmasını istedi. Şeyh Şamil Sultan’ın buyruğuna uydu ve bölgedeki 10.000 kişilik Rus ordusuna saldırarak ağır kayıplar verdirdi. Ayrıca güney Kafkasya ve Çeçenistandaki hanları Osmanlıya bağladığını ilan etti.
1855 yılında Osmanlı Kafkasya’ya operasyon düzenledi.  Osmanlı ordusu Kafkasya harekatından bir yıl sonra İngiltere ve Fransa’nın baskısıyla çekilmek zorunda kaldı.  Bu boşluktan faydalanan Rusya tüm birliklerini Kafkasya’ya kaydırdı. Şeyh Şamil kimseden destek almadan özgürlük mücadelesine devam etti. Ancak yıllar ilerledikçe gücü tükeniyordu imkanları zayıflıyordu. 1859 yılında 70.000 kişilik Rus ordusuna karşı etrafında birkaç yüz askeri kalana direndi. Savaşı devam ettirmenin intihar olacağını anlayan Şamil teslim oldu.
Rus kralı ii. Alexandır Şamil’i sarayın kapısında son derece nazik karşıladı ve kılıcını almadı. Şeyh Şamil 1 ay kadar sarayda esir-misafir edildi.
Daha sonra esir hayatına devam etmesi için Kaluga’ya gönderildi. Şeyh Şamil 1870 yılında hacca gitmek için yola çıktı . Önce İstanbula uğradı. Sultan Abdulaziz Şamil’i merasimle kapıda karşıladı. Elini sıktı ve tarihe not düşülecek şu sözleri söyledi: Babam Sultan Mahmut mezarından çıksaydı ancak bu kadar sevinirdim. Şeyh Şamil’in cevabı manidardı: Bu eli yardım eli olarak Kafkas dağlarında çok bekledim. Fakat ne hazindir ki ancak burada sıkabildim.
Şamil Osmanlı’nın tahsis ettiği gemiyle hacca gitti. Hacda tüm müslümanların görebilmek için birbirini ezdiği Şeyh Şamil daha iyi görülebilmek için Kabe’nin üzerine çıkacaktı. Şeyh Şamil 4 şubat 1871 de Medine’de vefat etti. 

Şeyh Şamil’den Sonra Kafkasya’nın Durumu

Şamilden sonra Kafkas direnişi devam etse de eski gücünü asla bulamadı. Kırım hanlığının sona ermesiyle Osmanlı Kafkaslardan tamamen çekilmek zorunda kaldı ve Kafkas haklarının acıları daha da arttı. Ruslar 1856 yılındaki Paris anlaşmasından sonra tamamen savunmasız kalan Kafkasya üzerinde hakimiyetini perçinlemek üzere yeni yollar aradılar ve 1859 yılından itibaren çözümü Kafkas halklarını sürgün etmekte buldular. Bu yıllarda Kafkasya’dan Osmanlı’ya olan göçlerde artmış. 1864 yılına kadar yarım milyon insan Anadolu’ya göç etmiştir.
Rusya zaferini ilan etti. Zaferi ilan ettikten sonrada Kafkas halklarını ‘Osmanlıya geçmek veya Rusya topraklarında kalmak –Rusya’nın istediği Rus topraklarında esir olarak- arasında serbest bıraktı.

Büyük sürgün olarak nitelenen bu göçte insanlar uğrunca canlarını verdikleri ana vatanlarından koparıldılar. İnsanlar nefes alacak ara bile bırakılmadan gemilerle sürgün edildiler. Yollarda binlerce insan hayatını kaybetti. 1859-1964 yılları arasında açlık, salgın hastalık ve Rus saldırıları yüzünden yaklaşık 500.000 Kafkasya’lı hayatını kaybetti.
Kafkasya’nın bitmek bilmeyen bağımsızlık ruhu 1877 yılında yeniden kendini gösterdi. Muhacir Kafkasyalıların bir kısmı Osmanlı ile Kafkasya’da isyan çıkarmak için anlaştı. İmam Şamil’in öğrencilerinden olan Abdurrahman Efendinin önderliğinde çıkan isyan bütün Kuzey Kafkasya’ya dağıldı. Ancak Osmanlı Kars’ta Ruslara mağlup oldu. Ruslar buradan çektikleri birlikleri kuzey Kafkasya’ya göndererek buradaki isyanı kanlı bir şekilde bastırdılar.  Osmanlı Kars, Ardahan, Batum ve Doğubeyazıt’ı Ruslara bırakmayı kabul etti.
İstanbul’da Enver paşa tüm Türk illerini özgürlüğüne kavuşturmak için İstanbul’da planlar yapıyordu. Önce Azerbaycan ve Kafkasya Müslümanlarının ardından da Orta Asya Türklerinin özgürlüğünü planladı. Fakat 1914 yılından beri savaşan Osmanlının gücü artık bitme noktasındaydı.

Enver paşa Rusya ile 10 yıllık bir saldırmazlık anlaşması yapmak istedi. Hatta büyük bir basiret örneği olan ‘’ Osmanlı ile Rusya savaşırsa bu iki İmparatorluğunun da sonu olur’’  sözünü söyledi ancak Fransa ve İngiltere bu anlaşmaya engel oldu.
1.Dünya savaşına girdikten sonra 2kasım 1914 te Rusya Osmanlıya savaş ilan etti ve Kafkasya harekatını başlattı. 6 kasım 1914 te ise İngiltere Basraya asker çıkardı.
Aynı anda farklı cephelerde savaşa giren Osmanlı devleti ilk harekatı Kafkasya’da Ruslara karşı yaptı.  20 Aralık 1914 te Sarıkamış kuşatma harekatı başladı. 100.000 kişilık ordu Sarıkamış’a doğru hareket etti ancak çok iyi planlanmasına karşın göreve uymayan alt kademe subaylar Sarıkamış harekatını 1. Dünya savaşının en dramatik hadisesi yapıyordu. Allahuekber dağlarını aşmak için zirveye çıkmaya çalışan orduyu bir tipi  bekliyordu.
Savaştan sonra iki ordu eski sınırlara çekildiğinde binlerce vatan evladı soğuktan ve Ruslarla çatışmadan dolayı şehit düşmüştü.(Yaklaşık 60.000 er, erbaş ve subay) Çatışma Ocak 1915 te bitti. Ruslar ise karşı taaruz için mart 1916’yı bekledi. Aradaki bu 13-14 aylık süre Rusların bu savaşta ne kadar kayıp verdiğinin de bir göstergesidir.


Müridizm Hareketi’nin bu isyanları başarısız olduktan sonra Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa (Killigil) Abisinden devraldığı Kafkas İslam Ordusu ile önce Gence’yi daha sonra tüm Azerbaycan’ı Rus işgalinden kurtaracaktır. Ancak imzalanan Mondoros Ateşkes Anlaşmasından sonra teslim olan Nuri Paşa Kafkasya-Azerbaycan-Anadolu’nun ayrılmaz kardeş olduğunu ispatlayan isim olacaktır.
Sovyetler döneminde kısmen pasifize olan Kafkas direnişi 1990lara gelindiğinde yeniden uyanacak. Cahar Dudayev, Şamil Basayev gibi kahramanların mücadelesine tanık olacak ve Kafkas dağları yeniden ve yeniden Müslüman kanıyla sulanacaktır.




Bir güneş sal tan yerinin koynuna
Kıpkızıl göğümü kapla Apakay*

Ben giderken yurdum uğruna
Öksüz çadırımı topla Apakay

Gündoğdu toyuna gebe şimdi kuz
Akın var yağı** bol ele uğrumuz
Sağ kalır, dönersem yanına susuz
Kımız ver bir toprak kapla Apakay

Zağlı çelik kamam sana emanet
Meydanda düşmana edersem minnet
Yahut can tatlıdır diyerek, şayet
Kaçarsam bana sen sapla Apakay



*Apakay: Eşim, karım, kadınım. 
**Yağı:Düşman 

24 Haziran 2014 Salı

Kozgav Nedir?

Milliyetçilik Damarı ve Kozgav Hikayeleri Üzerine...

 Başlarken.
 Aşk ile millet sevgisi veya vatan sevgisi birbirine çok benzer değil midir? Veyahut annelik duygusu. Saydığımız bu şeyler insanın isteği doğrultusunda gerçekleşen şeyler değil veya bir çıkar beklenerek girişilen hareketlerden değildir. Annelik duygusu isteğe bağlı bir şey olmadığı gibi insan aşık olurken de bir çıkar veya menfaat beklemez. Sadece olur. Tıpkı bunlar gibi millet sevgisi de sorgulanamaz. Nedeni, niçini, zamanı yoktur bu işin. Sadece seversin. Açıklayamazsın da.

Annelik duygusunun vücudumuzda salgılanan Prolaktin isminde bir hormon sayesinde oluyor. Peki millet sevgisi? Ya da daha da ilerisi ırkçılık?

Bunun bir hormon sayesinde olup olmadığı belli değil ancak kanımızın dolaştığı bir damar var ki tüm benliğimizi bir ülkü uğruna harcamamızı bu damar sağlıyor: Milliyetçilik damarı.

Herkeste var bu damar, ancak kiminde tüm vücuda kan taşıyor, kiminde yer yer tıkanmış, irin ve pislik içinde. Tek bir örnek vereceğim -en bariz örneği- Halide Edip Adıvar. Şiddetli bir şekilde Amerikan mandacısı olan bu yazar, bu kadın, bu Türk insanı gün gelecek en şiddetli eylemlerin başrolünde yer alacaktı. Peki neydi yüz seksen derece dönmesini sağlayan şey. İçinde hiç yok muydu milliyetçilik de sonradan mı yerleşti? Hayır sadece Mustafa Kemal'in ışığı damarının etrafındaki irin tabakasını temizledi.

Ve sonuç: Halide Onbaşı.

Herkesin içinde bir yerlerde vardır milliyetçilik, tıpkı aşk gibi. Sadece gün yüzüne çıkacağı zamanı bekler. Bu kimi zaman İzmir'in işgali kimi zaman kendini bilgili biri zanneden bir dingilin blogudur.

Kozgav Hikayeleri

Kozgav Göktürkçe ''isyan'' ''başkaldırı'' gibi anlamlara geliyor. Bu blogun diğer bir amacı ise ataların zor durumlarda giriştikleri ''başkaldırıları'' anlatarak bize ilham vermesini sağlamak. Türk ırkıyla beraber dostumuz  olan diğer ırkların da kozgavları bu blogta anlatılacaktır.

Esen kalın.